11 Ekim 2022 Salı

// Dün - Bugün - Yarın



DÜN-BUGÜN-YARIN


Toplumsal, kültürel ya da politik bağlamda dünyaya dair inşa edilen her türlü bilgi yapısı, göstergeler ve sembollerin yeniden düzenlemelerinden; dolayısıyla temelde kurgulardan oluşuyor. Görünen ile söylenen, yapılan ve yapılabilecek olan arasındaki ilişkileri belirleyen bu kurgular, bizim bilgiyi oluşturma, anlamlandırma, kullanma ve aktarma biçimlerimizi de şekillendiriyor. Sanat da bu kurgulardan yani malzeme aracılığıyla oluşturulan semboller, göstergeler, imgeler ve mesajlarla inşa edilen bir bilgiyi ortaya çıkarmakla ilgileniyor. Savaş, şiddet, siyaset, göç ve sosyal adalet kavramlarını pratiğinde sıklıkla ele alan Fırat Engin’in “Dün-Bugün-Yarın” başlığını taşıyan yerleştirmesi, Maçka Sanat Galerisi mekanına yayılan görsel bir mesaj, kurgusal bir “bilgi” olarak konumlanıyor. Engin’in buluntu malzemeyle gerçekleştirdiği mekânsal kurgusu, üst üste yığılmış çok sayıda askeri mühimmat sandıklarından ve bu sandıklardan bazılarına yerleştirilmiş olan petrol, tahıl ve sudan oluşuyor.


“Dün-Bugün-Yarın”, modern çağın “ideolojisi” olarak militarizmi, yalnızca savaş, şiddet ve askeri yapıların eleştirel bir okuması olarak ele almıyor, aynı zamanda savaştan, öfkeden, ötekileştirme politikalarından, korkudan, nefret dilinden ve ırkçılıktan beslenenen militarizmin ekoloji üzerindeki etkilerine dair bir tespit ve öngörüde bulunuyor.  Askeri mühimmat sandıklarını, militarist gösterinin, küresel kapitalizmin ve siyasi iktidarın ideolojik araçlarına dair bir metafor olarak kullanan sanatçı, bu sandıklara yerleştirdiği petrol, tahıl ve su ile geçmişten bugüne ve geleceğe uzanan insani krizlere, ekonomik yıkımlara ve gelmekte olan derin bir yoksullaşma/yoksunluğa işaret ediyor. Platon’un uygarlığın miladından çok önce söylediği gibi savaşın sonunu sadece ölüler görüyor ve bugün büyük çapta insani ve ekolojik sorunlara ve acılara neden olan savaş, dünyada yalnızca felaketlere yol açıyor. Bugün insanlar, toplumlar, coğrafyaların ötesinde yağmalanan ve sömürülen bir kaynak olarak doğa da büyük bir krizin eşiğini çoktan geçmiş görünüyor.


Derya YÜCEL